Varoluş yolculuğuna içinde başladığı, doğduktan sonra da dünyaya onun gözleriyle baktığı, insanın “hem zehri hem panzehri” Anne.
Dönüşüm çalışmalarında mutlaka ışık tuttuğumuz yer tam da bu yüzden annedir. Bağlanma kuramının öncüsü John Bowbly şöyle der: “Anneyle iletişim kuramadığında, kişi kendisiyle de iletişim kuramaz.” Hayata ilk bağlandığımız, nefesimizin ilk çarptığı, dünya ile iletişimimizin ilk muhatabı anne, tek başına hayatımızın ilk koşullanmalarını oluşturduğumuz dünyadır. Bunu anlatan “İnsan iki kere doğar, önce annesinden sonra kendinden.” cümlesi derinlikle kavranmalıdır. Bedenen annemizden doğmuş olsak da, ikinci kez doğacağımız yer, tüm koşulları onun hükmünde oluşturduğumuz, onun projeksiyonuna koşullanmış dünyamızdır. Elbette bu dünya, anne ile eş tutulduğundan, içinde ne yaşanıyor olursa olsun -o dünya hükmünde- güvenlidir. Annenin tek otorite olduğu bu dünyayı tüm alanımızda taşıyıp yaşatırken, dış dünyaya onunla olan ilişkimizi projekte ederiz. Bu dünya içinde annemizden geri bildirim aldığımız ve alamadığımız tüm duyusal ve duygusal materyaller yer alır. Temel bağlanma sürecinin hayatımızın ilk 3 yılı olduğunu göz önüne alırsak kendimizle ve yaşamla ilişkimizi de bu döneme dayandırmak yanlış olmaz.
Bu dönemde bebek, duyusal ve duygusal materyalleri nesnelleştirebilmek için anneye projekte eder, anne onları içselleştirir, işleme tabi tutar ve bebeğin içselleştirmesini sağlar. Böylece iletişimin ilk basamağı olan “yansıtma” gerçekleştirilir. Bebek içinde bulunduğu deneyimi içselleştiremediğinden anneye yönlendirir, anne materyali içselleştirir, işlemden geçirir ve bebeğe geçmesi için ona geri gönderir. Böylece bebeği ona verdiği geri bildirimlerle geçirgen yani bağ kurabilen hale getirir. Bebek böylece stresi hazmedip sakinleşir, yaşama da stresi hazmedebilir, duyguları geçirgenliği ile bütünleyebilir ve karşılayabilir bir halde hazırlanır. Karşılanmayan materyaller ise içimizde hiç dolmayacağını zannettiğimiz o kocaman boşluğu yaratır. Dışarıda koşarak aradığımız şeyler, o boşluğu doldurup yarattığı cehennemi söndürmek içindir. Aradığımız, annenin işleme tabi tutup bize geçiremediklerini geçirmek ve tamamlanmaktır.
Hastalıklarımızın kaynağı da bu yüzden yaşamımızın ilk yıllarında yatar. Tek taraflı bir beklenti içinde olmak, yaralarımızı açık tuttuğu gibi sorumluluk almamızı ve varolan potansiyelimizi ortaya çıkarmamızı engeller. İlişkilerdeki dengesizliğin kaynağını da yaşamın ilk dönemlerinde aramak yanlış olmaz. Her iki taraf da alma-verme sistemini karşılıklı kurabildiğinde ilişki dengededir. Çocuk altbeyinli yetişkinlerin kurduğu ilişkilerde bir taraf sürekli alırken, diğer taraf sürekli verir. Sadece çocuk ve anne arasındaki ilişkide koşulsuzluk hakimdir. Yetişkin ilişkilerinde koşulsuzluk aramak, o ilişkinin içinde büyümeyi engeller. Bu yüzden iyileşmenin (olgunlaşmanın) kaynağı tek taraflı değil, karşılıklı anlayış ve uyumda yatar. Sağlıklı ilişki, sağlıklı olgunlaşma demektir.
İyileşmeyi zihnin çok ötesinde, kalbimizde yakalamanın sihri tam da buradadır; zehrin panzehiri, problemin çözümü, hastalığın şifası ile geldiği, çocuksu narsistliğin bitip, önce ikiliğe sonra Birliğe evrildiğimiz yeni bir dünya. Ben ve Sen ve herşeyi kapsayan O.
Olgunlaşma yolunda olmak, kendi özgün yuvamızı ve ilişkilerimizi kurmak ve kendi otoritemizi, İlahi otoriteye hizalayabilmek için annemizi yargılamayı, ona tapınmayı bırakmalı ve onu tüm varlığı ile kalbimizdeki makamına oturtabilmeliyiz.
Eğer annenizle kaliteli bir ilişki kurmak istiyorsanız, bunu annenizden beklemeyin. O, siz çocukken yaptıkları ve yapmadıkları ile sırasını tamamladı. Çocukluğu ve sızlanmayı bırakın, sorumluluk alın, özgür ve özgün yanınızdan, özdeğerlerinizden yararlanarak siz bunu yapın. Şikayet ve özgürlük aynı yerde barınamazlar. Hatırlayın; onlar bizden önce geldiler ve seçtikleri biçimde davrandılar, fakat bugünkü davranış ve seçimlerinizden siz sorumlusunuz. Geçmişi değiştiremeyiz ancak izleriyle çalışıp dönüştürebiliriz. Ve nefes, tümü kapsayan rehberliğiyle zamanın ve zihnin ötesine geçip bildiklerimizi ve bilmediklerimizi dönüştüren muazzam bir araçtır.