“Her zaman kadınlarla meşgul olan zihin, onların karakterini edinir. Sürekli öfkeyle heyecanlanan zihin, kendi ateşinde yanar. Mayada yaşayan zihin, onun dipsiz çukuruna saplanır. Ancak, sürekli olarak Mutlak’ta dinlenen zihin eninde
İman.. Emin.. Emanet.. Amin.. Emin olan için düşünmek, tıpkı eller, ayaklar ve diğer organlar gibi O’nun kudretinden bağımsız değildir. Kur’an; “Zulüm, şeylerin ait olmadıkları yere konmasıdır” der. Zihni ait olmadığı
Varoluş yolculuğuna içinde başladığı, doğduktan sonra da dünyaya onun gözleriyle baktığı, insanın “hem zehri hem panzehri” Anne. Dönüşüm çalışmalarında mutlaka ışık tuttuğumuz yer tam da bu yüzden annedir. Bağlanma kuramının
Gerçeğin muhasebesini yapmak zordur, bu yüzden sahte benliğinin sahte getirileri ile oyalanırken insan, hakikâtte neyi kaybettiğinin farkında olmamayı seçer. İş kendi yarattığı cehennemin içinde yanmaya geldiğinde ise işten geçmiştir artık.
Her kız çocuğunun Tanrısallığını babasının gözünden görmeye hakkı ve doğal olarak ihtiyacı vardır. Erkek çocuk için durum görece daha kolaydır, çünkü o karşı cinsin kucağına doğar. Erkek tökezlemez bu yüzden,
El.. Hâl.. İlâh.. Allah.. Yaşamın gece karanlığında geçen uzun dönemleri vardır. Bu zamanlarda seninledir şifâ melekleri. Sen hâlin, vaktin bilinmez sanırken onlar bilirler, gelirler, görürler. O melekler ki ışıktan yapılma
Yaşamın bir çocuğun mağduriyet hikâyesi olarak kalmamalı. Masum kalabilmek için, hareketsizliğini mağduriyet etiketiyle yaşama sunan çocuk zihninin tuzağıdır bu. Nedir bu tuzak; harekete geçmekten, risk almaktan, birşeylere sahip olmaktan, çünkü
Yaşamak, yaşam sevincini öldürmeye teşebbüs eden yapaylığa meydan okumak değil de nedir? İzlerin kapattığı gerçekliği görmeye cesaretle, o izleri oturdukları yerden kaldırıp dansa davet etmedikçe, kendini hangi izin, hangi etkinin
Perdeleri aç, bırak güneş içeriye girsin. Uğruna kendini unuttuklarını boşaltmadan kıramazsın zincirlerini. Dans etmeyi unuttun, parmaklarındaki şifayı görmezden geldin, sevişmeyi neredeyse hiç hatırlamamayı yeğledin, aşkı yaşamayı ayıp saydın, mahremiyetini bir
Kimlere kızıp da kör kuyulara attın? Demek ki onları atabilmek için içini körleştirmeyi göze almışsın. İçini kararttığında görünmez mi sanırsın, bak bakalım her rengin üstünde kara değil mi en görünür