El.. Hâl.. İlâh.. Allah.. Yaşamın gece karanlığında geçen uzun dönemleri vardır. Bu zamanlarda seninledir şifâ melekleri. Sen hâlin, vaktin bilinmez sanırken onlar bilirler, gelirler, görürler. O melekler ki ışıktan yapılma
Yaşamın bir çocuğun mağduriyet hikâyesi olarak kalmamalı. Masum kalabilmek için, hareketsizliğini mağduriyet etiketiyle yaşama sunan çocuk zihninin tuzağıdır bu. Nedir bu tuzak; harekete geçmekten, risk almaktan, birşeylere sahip olmaktan, çünkü
Perdeleri aç, bırak güneş içeriye girsin. Uğruna kendini unuttuklarını boşaltmadan kıramazsın zincirlerini. Dans etmeyi unuttun, parmaklarındaki şifayı görmezden geldin, sevişmeyi neredeyse hiç hatırlamamayı yeğledin, aşkı yaşamayı ayıp saydın, mahremiyetini bir
Kimlere kızıp da kör kuyulara attın? Demek ki onları atabilmek için içini körleştirmeyi göze almışsın. İçini kararttığında görünmez mi sanırsın, bak bakalım her rengin üstünde kara değil mi en görünür
İltihaptan maske: Akne. Varlığımız ve yokluğumuz, iç dünyamız ile dış dünyamız arasında bir perde: Cildimiz. Var bilinmek ve yok sayılmak, ait olma ihtiyacımız ile kaçma arzumuz arasındaki denge arayışımız: Ergenliğimiz.
Geçmişin bütünleyip iyileştirilmeyen yaraları, şimdinin masumiyetine yük olur. Uzakta değil hücre kayıtlarında taşıyorsun geçmişin yükünü. Bir bakmışsın aynada, bir bakmışsın bedeninde, bir bakmışsın ilişkinde, bir bakmışsın işinde, bir bakmışsın evinde,
Panik atak, benim deyimimle “İçinden geçilmeyen acının şimdinin boşluğunu doldurması.” Zamanında acının doldurulmadığı boşlukları, acı korkusu doldurur. Panik atak rahatsızlığı olan danışanlarımın bastırılmış korkularını yüzeye çıkarmak, onlarla yüzleşmek yerine o
Batmışsın, çıkmışsın, belki de yara bere içindesin, yorgunsun, uzun bir yolun belki de sonundasın. Çıkış yolu aramaktan ve bulamamaktan, her seferinde aynı durumla karşılaşmaktan, benzer insanlarla benzer problemleri yaşamaktan yılmışsın.