Bugün kadınlığına kendi gözlerinle, kendi iç dünyandan bakmaya ne dersin? Hani herkesin yaptığı kadın tanımlamalarının ötesine. Onlar gündemin, dünyanın tanımları. Kendine daha da ötesinden, iç dünyandan, yaşadıklarından, yaşayamadıklarından bakmaya? Kimsenin bilmediği Öz’üne, kapının yalnızca sen çaldığında, sen izin verdiğinde açılacağı o eşsiz alana girmeye? Hassasiyetini başkalarının tasdik etmesini beklemeden kendi gücünün farkına varmaya?
Mahremiyet, düşük ve bencil bir ifadede “ayıp” olarak tanımlandıkça senin özelinin değeri, kıymeti vuku bulamıyor. Kendine başkalarının bakışları ve tanımları ile saldırmayı bırakıp, sahip çıkmaya ne dersin? Bugün senden başka kimsenin ifade edemeyeceği özdeğerini ve potansiyel gücünü kendin için nasıl kullandığına/kullanmadığına bakmaya cesaret edebilir misin?
Gücünü keşfedecek, tanıyacak ve yaşatacak olan sensin. Bu sana öğretilmemiş olabilir. Oysa gücün koşulsuz sevgiyi ya da kanseri yaratabilecek kadar büyük. Yaratıcılığının kuvveti yok olmaz, senin onu nasıl kullandığına bağlı olarak yaradılışa ortak olur. Sen şefkatin, bereketin kaynağı iken, kendini savunmaya/garanti altına almaya çalışmak, değerinin diğerleri tarafından tasdik edilmesini beklemek seni hareketsiz kılıp hasta ediyor. Kendi içine bakıp, kaynağındaki hassas ama bir o kadar yaratıcı ve besleyici gücü görmeden, başkaları ve onların tanımları üzerinden özgürlüğünü ele almaya çalışmak, seni ve dünyanı yıpratıyor.
Özgür, güçlü ve eşsizsin. Dünya ancak senin dengeye kavuşmanla şifalanır, yoksa hastalık her yerde. Sen kadınsın, dünyaya getirensin, ilk nefesin çarptığı, ilk bakışın gördüğüsün, tüm duyulardaki Tanrıçasın. Bu yüzden daima narin, hassas ve güzel, bir o kadar da kudretlisin. Kadını da erkeği de doğuransın. Besleyen, büyütensin; Allah’ın rahmetinin dünyadaki yüzüsün. Gücünü yaratıcılığından alansın. Alma-verme dengesini kavrayamadıkça dünya terazisi dengesiz. Sen şefkatinin gücüne sahip çıkıp, onu bir nehir gibi akıtmadığında çocuklar eksik ve kendilerinden uzak büyüyor. Sevgilin, eşin, ailen gözlerinde, ellerinde, kalbinde mutluluğu arıyor. Sen mutsuzsan, dünya mutsuz. Sen savaşırsan dünya da savaşıyor. Bütün bunlar gerçek, fakat kendi mutluluğun, umutların, arzularınla tanışmadıkça sana yük. Önce kendi değerini kendi içinde tasdikle ve kendi iç huzurunu yakala, bak göreceksin nasıl yayılacak mutluluğun etrafa ve dönecek sana senin yankın olarak.
Sen özgürsen mutlusun. Özgürlüğü dünyaya yansıtacak, insanın içindeki özgür gücü ve güveni ortaya çıkaracak olan sensin. Ak akabildiğince özgürce ve gül! Umut, huzur ve özgürlük senden doğsun ve saçılsın baktığın, seslendiğin, dokunduğun herkese.
Bloğunuz bugün karşıma çıktı. Masumiyetimizi fark etmek üzerine google da ne kadar az yazı varmış. Kalbime dokunan sizin yazınız oldu Sonra tül gibi ince olan ölçüyü okudum, bazı bölümlerini bir kaç defa tekrar okudum. Şimdi de yukarıdaki yazınızı okudum. Lütfen yazmaya paylaşmaya çoğalmaya ve çoğaltmaya devam edin. Satır aralarınızda ben kendi kelimelerimi buldum. Yüreğinize, emeğinize sağlık. Teşekkür ediyorum. ️
Geri bildiriminiz çok kıymetli, ben çok teşekkür ederim içten paylaşımınız için. Masumiyetimizle buluştukça yaşamın kalpten kalbe, candan cana kurduğu köprülerle buluşuyor, yeniden diriliyoruz. Söylediğiniz gibi yazmaya, çoğalmaya, çoğaltmaya ve paylaşmaya devam. Sonsuz sevgi ve teşekkürlerimle.
3 Comments Found
Bloğunuz bugün karşıma çıktı. Masumiyetimizi fark etmek üzerine google da ne kadar az yazı varmış. Kalbime dokunan sizin yazınız oldu Sonra tül gibi ince olan ölçüyü okudum, bazı bölümlerini bir kaç defa tekrar okudum. Şimdi de yukarıdaki yazınızı okudum. Lütfen yazmaya paylaşmaya çoğalmaya ve çoğaltmaya devam edin. Satır aralarınızda ben kendi kelimelerimi buldum. Yüreğinize, emeğinize sağlık. Teşekkür ediyorum. ️
Geri bildiriminiz çok kıymetli, ben çok teşekkür ederim içten paylaşımınız için. Masumiyetimizle buluştukça yaşamın kalpten kalbe, candan cana kurduğu köprülerle buluşuyor, yeniden diriliyoruz. Söylediğiniz gibi yazmaya, çoğalmaya, çoğaltmaya ve paylaşmaya devam. Sonsuz sevgi ve teşekkürlerimle.