İnsanın düşünce ve davranışlarının tohumu bu iki duygudan biriyle atılır. Uyku, tıpkı nefes ve su gibi hayatta kalmamızı sağlayan yaşamsal kaynaktır. Uyku rahatlığı, zihnin stres stres seviyesinin göstergesidir ve tıpkı gündüzün bitip geceye, gecenin bitip gündüze evrilmesi gibi kendimizi uykuya bırakabilmek de eskiyi bırakıp yeniye başlamaya hazır olmakla ilgilidir.
Buradaki eski, bireyin bildiği tanıdığı bir eski değildir. Bilincin karanlık kuyularında, tanışılmaktan, görülmekten korkulan, bu yüzden aşırı kontrol, bilme arzusu ve hayat gayreti içindeki meşguliyetlerle filtrelenmeye çalışılan belirsizlik ve geçmişteki travmatik duyguyu bütünleyememe korkusudur. Bireyin bildiği olsa olsa içinde yaşadığı ve kafasında döndürüp durduğu katılaşmış ve alışkın olduğu suçluluk, ne kadar kontrol etse de bu duyguyu bırakamamış olmanın getirdiği aşırı öfke duygusudur. Bu bireylerin iradesi için teslimiyet yani sevgiye dönüş, bir anlamda ölüm demektir. Sıkışık ve kabulsüz duygularını serbest bırakmak bir yana, bundan söz edilmesi bile onları tetikleyip çıldırtabilir. Onlar için kontrolleri dışında bir şeye kabul vermek herkesin yapabildiğinden çok daha zordur.
Onların nefesleri, sürekli çaba içinde olan karın nefesidir. Göğüs nefesleri kapalı olduğundan göğüs kemikleri dışarıya esner ve zamanla deforme olur. Bu, akciğerlerin ve kalbin teslimiyete yani sevgiye olan ihtiyacından doğar. Uykusuzluk problemi çeken bireyler, sevgiyi de korku, suçluluk ve kontrol temelli ifade ettiklerinden isteseler de rahat olamazlar.
Uykusuzluk problemi yaşayan insanlar, yaşamlarındaki gibi nefes seanslarında da nefesi serbest bırakmakta zorlanırlar. Bu onların nefes alışlarını da zorlar ve boğazdaki tıkanmaları ortaya çıkarır. İçeride katılaşmış enerjileri, dışarıya da kasılmalar olarak yansıdığından süreçleri yavaş, nazik ve kontrolü temkinli bırakmaları sağlanarak gerçekleştirilir. Nefes veriş rahatlatıldığında, nefes alışları kendiliğinden rahatlar. Nefes akışı yavaş ve sakince sağlandığında, bireyin duygularını serbest bırakma korkusu da sakince dönüşür.
Onlar dip korku temelli aşırı kontrol alışkanlığı sebebiyle, insanlara, yaşama ve kendilerine dokunmayı hatırlayamazlar. Herhangi bir duygunun açığa çıkmasını engelleyebilmek için o duyguyu uyandırabilecek insanlara dokunmaktan uzak durmayı seçebilirler. Kendilerini suçlu hissetmemek, korkuyu yüzeye çıkarmamak amacıyla -suç temelli zihin paradoksu ile hissetmemeleri imkansızdır- sadece eylem ve meşguliyete dayalı kullandıkları bedenleri, nefes seanslarında dokunma reseptörlerinin açılmasıyla rahatlar, kontrol alışkanlığı yavaş, sakin ve birey hazır oldukça bırakılır.
Uyku, yaşamak ve hayatta kalmak için olduğu kadar ruhsal dönüşüm ve yenilenme için de elzemdir. Her gecenin gündüze, gündüzün geceye bağlanması gibi, yaşamlarımızı ve nefesimizi de bütünlük içinde madde ve mana, ruh ve beden çarklarında dengeler ve yeniler.
3 Comments Found
Her kelimesi beni anlatıyor. Aslı cım farkındalığı öyle güzel ortaya çıkarıyorsun ki. Binlerce teşekkürler varlığına
Ayşe
Ne mutlu bana Ayşe’ciğim. Katkısı, şifası bol ve daim olsun, çoğalarak yayılsın. Ben teşekkür ederim geri bildirimin için.