Güçlerini korumak için “zevklerin ve renklerin dışında bir yerde kalmalıyım” inancıyla, içlerinde ıssız adalarca yalnızlığa açılan insanlar; vitiligo rahatsızlığını deneyimleyenler.
Vitiligo yaşayan insanların nefes alışkanlıklarında dikkatimi çeken, ait olamama korkusu ve bu korkuyla kendilerini hiç de istemedikleri alanlarda -açık açık sıkıldıkları halde- bastırmaya çalışmaları. Onlar kendi iradelerinin farkında olmalarına rağmen, bu iradeyi ancak tek başlarına, her şeyin dışında kalarak koruyabileceklerine inanırlar. Ancak bu inanç kalıbının ardına baktığımızda nefesi derinlik ve yüzey arasında tutan, bastırılmış büyük bir öfke görürüz. Kişi, sanki öfkesini belli etmemek için adanın kıyısında dolaşmaktadır. Ancak adanın kendisi zaten derin denizin ortasındadır.
Birey, paylaşımlarla kendini açmak, hak ettiğini almak, uygulamak konusunda yaşam anlayışını yüzeyde tutarak dışarıda bir yerde kalmaya çabalar. Detaylara inmek yerine büyük parçalara bakıp keskin yorumlarda bulunur. Böylece korunmaya, destek almaya, güvenmeye ve ait olmaya duyduğu ihtiyacı gizlediğini zanneder. Bu keskin sabit fikirlilik doğduğu aileye, çevresine ve karşı cinse duyduğu öfke ile perçinlenebilir. İradesinin gücüne rağmen ortaya koyamadığı potansiyeline ve yalnızlığına duyduğu öfkeyi başkalarını yöneterek, sabit ve katı isteklerini başkalarına kabul ettirerek hafifletmeye çalışabilir. Ancak bu durum kendisine merkezlenememesine ve kendi içinde daha çok bölünmesine sebep olur.
Bu durumda nefes seansları ve koçluk programının değindiği ilk konu ait olma korkusu, yalnızlık ve dışlanmışlık hisleridir. Renklerin ve zevklerin, farklı form ve tercihlerin dışında siyah ve beyaz gibi keskin çizgiler yaratmanın elbette bireyi bu korkuyla yüzleşmekten koruduğu kesindir. Ancak hastalıklar, bizleri koruduğunu sandığımız korku temelli zihin alışkanlıklarından kurtulmamız için gelen şifa mesajlarıdır. Hastalığı oraya yerleştiren duygu ve düşünce kalıbını ortaya çıkarıp onunla bütünlendiğimizde bu duyguları yaratan inanç kalıplarının serbest kalması ve şifalanma için alan açmış oluruz. Nefes, bu süreçteki en doğal ve güçlü kaynağımızdır.