Perdeleri aç, bırak güneş içeriye girsin. Uğruna kendini unuttuklarını boşaltmadan kıramazsın zincirlerini. Dans etmeyi unuttun, parmaklarındaki şifayı görmezden geldin, sevişmeyi neredeyse hiç hatırlamamayı yeğledin, aşkı yaşamayı ayıp saydın, mahremiyetini bir görev bir mecburiyet uğruna harcadın.
Hormonlarınla, daha kadınlığınla tanışmadan anne olmaya kalktın. Memelerin, rahim ağzın, rahim duvarların, yumurtalıkların yara bere kist içinde. Her ay döngünde dinlenmen gerekirken, sen ağrılar içinde kıvranıp cehennemi yaşadın, yaşıyorsun. Zihnin henüz çocukken büyümeye mecbur bıraktığın bedenin şiddete, hatta her sevişmede tecavüze uğruyor, çocukken alamadığın sevgiyi, şefkati yaşamındaki erkeğin gölgesine sığınarak toparlamaya çalışıyorsun. Nefes almıyor, aldırmıyorsun. Çocukların hasta ve ateşli, kullanamadığın enerjin onları yakıyor. Sen kadınlığını yaşamadığın için ne başlarında bir baba ne de yanında bir koca buluyorsun, sevgili dediğin kadınlığının yanında tereddüte düşüp zayıf kalıyor. Tüm hareketsizlik, fakirlik, haset ve şiddet, zaten bu zayıflıktan geliyor. Keyifsiz, hatta korku içindesin.
Ruhunu unuttun. Saçlarını, eteğini rüzgâra bıraktığında kalbinin arzularıyla meydana getirebileceklerin yerine, birilerinin, başka şeylerin düzenine uymayı kolay bildin. Söze kandın, gerçeği görmedin. İcraata değil, söze güvenmek romantik geldi, cesaretsizliğini okşayan yalanları hakikat sanmayı seçtin, yaratıcılığını yitirdin. Ya böylesin ya da rahmine düştüğün kadınlar böyle. Anne hücre hafızasından özgürleşmedikçe kadınlığını bilemezsin.
Kadın, bir anneden doğduğu bedensel gerçeğini kendisinden ruhen doğarak tamamlamadıkça büyüyemez, büyüyemedikçe cinsel bir varlık olduğu gerçeğini bütünleyemez. Bu bütünlenemeyişi kendinden bedenler doğurarak aşacağını ve tamamlayacağını sansa da hep yarım kalır. Cinsel organları değil kutsal bir bilince hizmet etmeyi, suçluluk ve kirlenme duygusunun ağırlığı ile kendi kendini bitirir. Rahim doğurganlığını bitirip, bir zaman sonra çöpe atılacak bir organ değildir. Elini, kolunu aynı hevesle kesip atabilir miydin? O kutsal rahim enerjisinin bedendeki kalbidir.
Onu kullanmayı öğrenmemiş -ki yüzyıllardır böyle- fakat bu potansiyelin kaynağını içinde taşıyan kadınlara karşı cinsle gelen her anda bir seçim alanı açılır. Bunlar çoğunlukla farklı dozlarda açık ya da gizliden şiddete, küfüre ve değersizliğe maruz kaldıkları anlardır. Bu seçim anlarını değerlendirememiş, bilinçdışının gösterdiği mesajları duymak yerine korkularına ve travmalarına hapsolmuş kadınlardır; bir süre sonra memeleri, rahimleri kanserle onlara bu rehberliği daha büyük, daha sarsıcı bir mesajla göstermeye çalışır.
Yaradan’ın yaratıcı potansiyelini ortaya çıkarmak yerine kendi küçük ve kirli dünyalarında tanrılaşmayı seçen kadınlar ise buna ihtiyaç duymazlar, zira onlar her şeyi bilirler -bildiklerini sanırlar-. Ağız dolusu dedikodu, aile içindeki kadınların haseti ve yemek yemekten öteye geçilmeyen toksik ortamlarda çocuk büyütmeyi marifet sayıp böbürlenen sözde “namuslu” kadınların dünyasında büyümüş ya da oraya düşmüş olabilirsin, bu seni korkutmasın. Var olan her şeyin içindeki aynalama ve rehberlik vazifesine güven, zira içindeki Tanrıça cesurdur, O senin onunla hizalanma niyetinle birlikte kendini an be an açığa çıkaracak ve senin içindeki şifacı olarak seni şifalandıracaktır. Sen içindeki samimiyete ve yaratıcılığına güvendikçe özgürleşeceksin. Yapılan her seçime saygı duyma seçimin, sınırlarını belirlemene ve yolunu çizmene yardımcı olacaktır. Nerede durduğunu bilenin, nerede durduğunu herkes bilir.
Velhasıl, dünyaya kadın olarak gelmiş olmayı kabul etmek yetmez, kadınlığını ve Yaradan’dan aldığın yaratıcı gücü sevip kullanarak kendini büyütmeyi, bir kadın olarak hür seçimlerinle cinselliğini ve üreticiliğini beden sınırlarından çıkarıp sindirmeyi, önce aşkla sonra sevgi ve nezaketle gözetilmeyi göze almakla başlar her şey. Hadi başla, içinde hatırlanmayı bekleyen kutsal gücüne güven.