Yaşamın bir çocuğun mağduriyet hikâyesi olarak kalmamalı.
Masum kalabilmek için, hareketsizliğini mağduriyet etiketiyle yaşama sunan çocuk zihninin tuzağıdır bu.
Nedir bu tuzak; harekete geçmekten, risk almaktan, birşeylere sahip olmaktan, çünkü onlara sahip çıkmak için kucaklayıcı olmaktan korkmak. Hata yapmaktan korktuğu için yaşamın ya da birilerinin getirdiği gereklilikleri halledip köşesine çekilmek. Kolaycılık en büyük zorlukları yaratır; hastalık, fakirlik, bunalım, düzensizlik…
Hata yapmayı göze almadıkça, içindeki masum çocuğun korunaklılığına sığınırsın, ancak o artık orada değildir, mağdur zihnin onu çoktan yutmuştur aslında.
İlk kabahat, ilk suç, ilk ihanet kolay değildir. Ve büyümek için aileye karşı işlenmeye başlanmalıdır daha ergenlik çağında; “Ben sizdenim ama ayrı bir bireyim de.” Genç erişkinliğe kadar köklenmelidir bu süreç, masumiyetin mağduriyete değil ayakları yere basan bir yetişkine dönüşebilmesi için.
Henüz birinci çakradan, kabile güvenliğini tamamlayıp çıkamamış; ikinci çakraya yani cinsellik ve para aktivasyonunu bütünleme evresine geçememiş bir bireyin hikâyesinin takılıp kaldığı yerdir; para ve ilişkiler. Burayı kavrayamadan bir olgunluktan söz etmenin imkânsızlığında yaşam “başınıza geliyor” gibi görünür, hayatınızın yaratıcısı olamazsınız.
Çözüm, yüzleşmektir. Tekrar gözden geçirmek ve yeniden bağ kurmaktır. Telafi daima mümkündür, elbette talep ve gayret edenler için.